Pazartesi, Aralık 23, 2024
Ana SayfaSanatTürk Edebiyatında Bir Mihenk Taşı SABAHATTİN ALİ

Türk Edebiyatında Bir Mihenk Taşı SABAHATTİN ALİ

Türk Edebiyatının önemli kalemleri arasında yer alan Sabahattin Ali ölümünün üzeriden geçen 72 yılın ardından anılıyor. Edebiyat hayatına şir ve hikaye denemeleri ile başlayan Sabahattin Ali’nin bugün bile ses getiren Kürk Mantolu Modonna, İçimizdeki Şeytan ve Kuyucaklı Yusuf eserleri oldukça dikkat çekicidir.

Sabahattin Ali 25 Şubat 1907 yılında Kırklareli’nde dünyaya geldi. 2 Nisan 1948 yılında hayatını kaybeden Sabahattin Ali’nin ölümü üzerinden geçen 72 yıl geçti. Edebiyata şiir ve hikaye denemeleri ile başlayan Sabahattin Ali daha sonrasında yazdığı romanlar ile adından söz ettirdi.

Sabahattin Ali (25 Şubat 1907, Eğridere – 2 Nisan 1948, Kırklareli), Türk yazar ve şair.

Edebi kişiliğini toplumcu gerçekçi bir düzleme oturtarak yaşamındaki deneyimlerini okuyucusuna yansıttı ve kendisinden sonraki cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını etkileyen bir figür hâline geldi. Daha çok öykü türünde eserler verse de romanlarıyla ön plana çıktı; romanlarında uzun tasvirlerle ele aldığı sevgi ve aşk temasını, zaman zaman siyasi tartışmalarına gönderme yapan anlatılarla zaman zaman da toplumsal aksaklıklara yönelttiği eleştirilerle destekledi. Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940) ve Kürk Mantolu Madonna (1943) romanları Türkiye’deki edebiyat çevrelerinin takdirini toplayarak hem 20. yüzyılda hem de 21. yüzyılda etkisini sürdürdü.

Eğridere’de doğan Sabahattin Ali, ilk hikâye ve şiir denemelerine Balıkesir’de başladıktan sonra İstanbul’daki edebiyat öğretmeni Ali Canip Yöntem’in desteğiyle ilk kez Akbaba ve Çağlayan dergilerinde şiirlerini yayımlattı. Anadolu’da kısa süre öğretmenlik yaptıktan sonra Türk devleti tarafından dil eğitimi için Almanya’ya gönderildi. Türkiye’ye döndüğünde Almanca öğretmeni olarak göreve başlasa da önce komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla bir süre tutuklandı, ardından ise Türk devlet yöneticilerini eleştirdiği iddiasıyla tekrar tutuklandı. Bu dönemde memurluktan ihraç edildi ancak Atatürk hakkında yazdığı bir şiirden dolayı yeniden devlet kurumlarında görevlendirildi. Ayrıca kendisine yüklenen sosyalist algısını kırmak için de Esirler adlı bir oyun kaleme aldı.

Hayatının son yıllarında Türk milliyetçileriyle yaşadığı tartışmalarla da öne çıktı, özellikle Türkçü-Turancı yazar Nihal Atsız ile yaşadığı gerilim giderek artarak Irkçılık-Turancılık davasının bir parçası oldu. Bu dönemde Aziz Nesin’le beraber çıkardığı Markopaşa dergisinde siyasileri eleştirmesi yüzünden çeşitli davalarla uğraşmak zorunda kaldı. Hakkındaki davaların aleyhinde seyrettiği bir dönemde Türkiye’den ayrılmak istedi ve Bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından milliyetçi gerekçelerle öldürüldü.

SABAHATTİN ALİ AİLESİ

Sabahattin Ali, Karadeniz kökenli bir aileye mensuptur. Büyükbabası Bahriye Alay Emini Oflu Salih Efendi’dir. Sabahattin Ali’nin Mehpare Taşduman’a yazdığı 24 Ağustos 1928 tarihli mektupta geçen “Babam İstanbul’un eski ve asil bir ailesinin çocuğu idi.” cümlesi, büyükbabasının gençken veya çocukken İstanbul’a gelip yerleştiğini göstermektedir. Bazı kaynaklar ise Sabahattin Ali’nin büyükbabasının Yüzbaşı Mehmet Ali Bey olduğunu hatalı bir şekilde yazmaktadır. İçimizdeki Şeytanlar adlı eserinde Nihal Atsız, Sabahattin Ali’nin kendisine Oflu bir babanın çocuğu olduğunu söylediğini belirtti. Aliye Ali, Ramazan Korkmaz’ın kendisiyle yaptığı özel bir görüşmede, eşinin Karadeniz kökenli olduğunu fakat büyükbabasının sonradan İstanbul’a yerleştiğini söyledi.https://tpc.googlesyndication.com/safeframe/1-0-37/html/container.html

Yazarın babası Ali Selahattin Bey (1876-1926) Eğridere’de zabit olarak çalışırken kendisinden on altı yaş küçük olan Hüsniye Hanım’la tanıştı ve evlendi. Bu evlilikten Sabahattin (1907) ve Fikret (1911) adında iki çocuğu oldu. Ali Selahattin Bey I. Dünya Savaşı yıllarında “Divan-ı Harb Orfi Reisi” olarak Çanakkale’ye çağrıldı ve eşi ile çocuklarını alarak Çanakkale’ye gidip dört yıl kadar bir süre orada kaldı. Sabahattin Ali burada geçirdiği yıllardan zaman zaman mektup ve yazılarında bahsetti. Ali Selahattin Bey biriktirdiği para ile İzmir’e gelerek tiyatro veya gazino işleriyle uğraşmak istemekteydi. Belirli bir süre yolunda giden işleri, İzmir’in işgali ile sekteye uğradı. Daha sonra ise ailecek Edremit’e göç ederek Hüsniye Hanım’ın babasının yanına gittiler. 1920’ye gelindiğinde aileye Süheyla (Conkman) adında bir kız çocuğu katıldı. Süheyla aile içinde “Süha” olarak çağrılırdı.

Roman

Kuyucaklı Yusuf (1937)
İçimizdeki Şeytan (1940)
Kürk Mantolu Madonna (1943)

Öykü

Değirmen (1935)
Kağnı (1936)
Ses (1937)
Yeni Dünya (1943)
Sırça Köşk (1947)

Şiir

Dağlar ve Rüzgâr (1934)
Kurbağanın Serenadı (1937)
Öteki Şiirler (1937)

Oyun

Esirler (1936)

RELATED ARTICLES
- Advertisment -

Son Güncel Haberler

Yorumlar